BEN SENİ SULAR GİBİ SEVDİM
Gözlerinde yıldız görüntüleri
Yüzün bir ay olup doğuyor geceme
Yer altı suları seninle daha serin
Göğsüne can yürüyor bitkilerin
Sen şimdi endamlı bir lâle olup
Geçiyorsun kalbimin içinden
Ey bahçemin hercâi menekşesi
Ah hiç yorulmayan dünya ecesi
Vurulduğum serin ırmak sendin
Eksik yanımı sen tamamla
Bir şarkı dökülsün dudaklarından
Kalbimin ateşinde gül topla
Saklandığın bu dağın ardında
Anla ki batan bu kızıllık
Akşamın bu erguvâni rengi
Eklenir karanlığına gecenin
Tükenir hayatın bütün şarkısı
Sen içimde yeniden başlarsın
Toprağımda menekşeler çiçek açar
Ömür biter ama sen bitmezsin
Nice narin ceylanlar vardır ki
Gözlerine vuran ağrılara kanıp
Yüreğindeki o titreyen kuşa
Akşamları sefer eylerler
Aynam ki çoğaltır yıldızlarını
Ben de heybemi alıp
Geceye ve sana sığınarak
Çıkıyorum kırık şarkımla yola
Ey beni kuşatan bakir sabah
İçine kaybolduğum derin kuyu
İlk ışık gönlüme düşerken
En çok da gözlerine güvenirim
Bir yolcuyum ki çölünde
Kum tanelerinde ayak izlerin
Adreslere ihtiyacım yok
Bir kuş kanadında gelirim ülkene
Beni nârin bir ırmak say
Geldim ve kavuştum denizine
Toprağın ve suyun diline bakıp
Seni yeniden yorumladım
Yeni bir gül açıyor şafakta
Atımı dağlarına sürüyorum
Anla içimde acılar birikti
Çoğaldı hasretim aynalarda
Ey yeniden sırra bürünen sevgili
Çadırında akşamın karanlığı
İşte dağlarına yeni bir yolculuk
Sana varan bütün yollarda
Anladım ki suyun sesinde
Başlayan yeni bir kıyâmet var
Beni şimdi bir rüzgâr kıl
Yeniden süslensin rûhum
İçimden âh eden bir kaya
İnleyerek varsın denizin kıyısına
Bir kartalın kanadında
Bir avcının önüne düşeyim
Heybetinle göreyim seni
Merhametinle ve gülümsemenle
Beni gözlerimden anla
Anla ki ben seni sular gibi sevdim
Seninle eski kitaplarda anlatılan
Bir dağ masalına dönüşelim şimdi
Bir gece vakti kör bir lâmba ışığında
Söylensin kalbimizin esrârı
Dinleyip hikâyemizi ihtiyarlardan
Erken büyüsün çocuklar
Bir su yürüsün ırmaklarına
Gülüşüp aynaları sevsinler
O baharın ritmi bozulmasın hiç
Anneleri yeniden yorumlasın
Uyandıklarında düşlerinden kalan
Islak bir menekşe rüyâsını
Sen yüzünü benim için sakla
Zira sabah olacak biraz sonra
Uyut kalbini sevdiğim
Gündüzün rengini siyaha boya
İyi ki sevmiyor seni bu hayat
Akıyorken ırmakların içinden
Çiçekleri selâmla sadece
Ve çocuk yüzlerine görün
Ben de deli gömleğimi giyip
Bir çınar ağacının altında
İçimde seni herkesten gizleyip
Güneşe karşı şarkılar söyleyeceğim
Mustafa Özçelik
DEHŞET
Tekin değil gördüğün sabah
Her karesi dehşet olan fotoğraflardan
Âni bir ölüm düşüyor ellerine
Rüyâsında okuldan kaçan bir çocuk
Hepimize kırgın bir yüz olarak
Gözleri açık bırakıyor rengini toprağa
Sabırlı bir infiâli yaşatan kader
Kuşlukla uyanmak isteyen bir evin çatısından
En kavî duruşuyla
Gaflet içinde kalan bir kavmin
Yeni saatini kuruyor
Endamlı dağlara kederler ekleyerek
Nereye bassa kirli toprak
Söğüt ağaçlarının yasından besleniyor ırmaklar
Güneş vurmuyor odalarımıza
İçimiz karanlık bir geceyi ağırlıyor
Ne kuşların haberleri ne şövalye resimleri
Döşeklerimizdeki uyku çok derin
Siperde hâinliklerimiz sinsi bir gecede
Mezar kazıyorlar içimizin serin ırmaklarına
Işıkları kim söndürdü gördünüz
Meleklerin hışırdayan sayfaları bitti
Çünkü cânımız isyan ediyor
Gittikçe güçleniyor bizi içine çeken ırmak
Bu ölümden önceki son bahar
Hangi çiçeğe baksak bütün renkleri sarı
Çoktan kapatmış hayat perdelerini
Her şey toprağa karışırken
Çöküyor üstümüze gece arz sarsılıyor
Geride kalıyor dünya korkuları
Mustafa Özçelik